Dile Bakalım Benden Ne Dilersen

Hayat gerçekten çok ilginç. Sabahtan akşama kadar insan bir parkta otursa ve insanları seyretse, nereden geldiklerine, kıyafetlerine, yürüyüşlerine, kiminle olduklarına baksa, konuşmalarını dinlese sıkılmaz. Şimdi diyeceksiniz ki, “hayııır ben sıkılırım”. Seyredin canım, bir şeyler kaparsınız, belki bir feyz alırsınız. Tamam biliyorum, olmaz, yaşamadan, kendiniz yaşamadan kapamayacaksınız. Fena mı olurdu, şuradaki kadının kocasına çemkirdiğini görüp, kendinizi silkelemek, ya da şuradaki bir saattir telefonda konuşup çocuğunu ihmal eden şu babadan bir şey kapmak… Neyse bizde olan yanlışlarla dışarıda karşılaştığımızda gözümüz ve algımız filtreliyor galiba…

Dileğiniz Benim için Bir Emirdir

Geçen gün bir hipotez ürettik, şimdiye kadar istediğimiz, isterken yakarıp, ağlayıp, zırlayıp, ısrar ettiğimiz her şey, hadi tamam çoğu şey gerçekleşmiş ama arkadaş nasıl olmuş diye bir sorun? Bir sorun.
Diyelim ki, hayali sevgilinizle, biz ona Ruhi diyoruz, önce arkadaş olup sonra sevgili olmak istiyorsunuz. Hayat diyor ki “madeeeem o kadar çok istiyorsun bızzztt, dileğin benim için bir emirdir!” Öyle bir arkadaşlık oluyor ki, mübarek içinden çıkılmıyor, taraflar birbirinden hoşlanıyor ama bir türlü birbirlerine açılamıyorlar. Sonra da diyorsunuz ki “Ben böyle mi demiştim!”

Diyelim ki, Ruhi’nin biraz yaşça büyük olmasını istiyorsunuz, “Canım madem o kadar çok istiyorsun, bzztttt, dileğin benim için bir emirdir!”. Sevgili geliyor, yaşça büyük, güzel, oldu ama ben yaşça büyüğü olgun olsun diye demiştim, bakıma muhtaç birini arasam Huzurevine de gidebilirim değil mi?
Sadece ilişkiler içinde geçerli değil, diyelim ki, çok istediğiniz bir iş var. “Yahu sen istiyorsan eğer canikom tabii ki!!” diyor hayat ama aa para mı vermiyorlar yoksa, iş arkadaşların mı psikopat. “Yahu Ben böyle demedim ki?!”

“Diyelim ki” diyoruz diye varsayımlar üzerinden anlatmıyoruz bu arada.

Ah ah! Gönül ister ki… Ne istesem acaba? İstemek bedava değil mi? Ben bir başlayayım listeme…
O zaman tam yani eksiksiz dileyeceğiz demek ki gibi bir çıkarımda bulunabiliriz. Hiçbir boşluk bırakmadan isteyeceğiz yani fakat çevremden, Elizabeth Hurley’nin şeytanı oynadığı o filmden ya da lambadaki cinin her seferinde bir eşeklik yaparak açıkça göstermesinden, anlıyoruz ki bu isteme işi yaş.
Şimdi kişisel gelişim kitapları şöyle buyuruyor, istediğinizde hissetmek istediğiniz duyguyu vurgulayarak isteyeceksiniz. Yani işte diyelim ki Ruhi ile önce arkadaş olmak istiyorsunuz, kastettiğiniz aslında “güvende hissetmek”. Hayır! Mideniz bulanmasın da kalkmasın da… Kişisel gelişim kitaplarından ögh geldi artık da demeyin. Deniyoruz işte ne yapalım. Amaç, dileklerinizin sizin istediğiniz şekilde yerine gelmesini sağlamak.

Nasıl? Anlamadım. Bana minnettar mısınız? Sağolun, varolun.

Merak Ediyorum

Akademisyenler şöyle ilginç bir şey araştırmış: insanlar genç yaşta okuduğu ve çok etkilendiği bir kitabın kahramanının özelliklerini kendilerine uyarlayıp, bilinçaltlarına atıyorlarmış ve o kahramanlar gibi davranıyor ya da davranmaya çalışıyorlarmış. Sizce? Maillerinizi bekliyorum.
Bu arada siz Polyanna’yı beğenirken, sevdiceğiniz Joker’i beğeniyorsa, bir durup düşünün derim.