Into the Wild

I Go Back to May 1937
by Sharon Olds

I see them standing at the formal gates of their colleges,
I see my father strolling out
under the ochre sandstone arch, the
red tiles glinting like bent
plates of blood behind his head, I
see my mother with a few light books at her hip
standing at the pillar made of tiny bricks with the
wrought-iron gate still open behind her, its
sword-tips back in the May air,
they are about to graduate, they are about to get married,
they are kids, they are dumb, all they know is they are
innocent, they would never hurt anybody.
I want to go up to them and say Stop,
don’t do it – she’s the wrong woman,
he’s the wrong man, you are going to do things
you cannot imagine you would ever do,
you are going to do bad things to children,
you are going to suffer in ways you never heard of,
you are going to die. I want to go
up to them there in the at May sunlight and say it,
her hungry pretty blank face turning to me,
her pitiful beautiful untouched body,
his arrogant handsome blind face turning to me,
his pitiful beautiful untouched body,
but I don’t do it. I want to live. I
take them up like male and female
paper dolls and bang then together
at the hips like chips of flint as if to
strike sparks from them, I say
Do what you are going to do, and I will tell about it.

 

 

 

 

 

 

1937 Mayıs’ına Gidebilseydim 

Sharon Olds

Üniversitelerinin ana giriş kapılarının önünde dururken görüyorum onları.
Babamı, toprak rengi kefeki taşından kemerin altında gezinirken…
Kırmızı tuğlaların, bükülmüş kan yuvarları gibi kafasının ardında parıldadığını görüyorum.
Annemi, birkaç hafif kitabı kalçasına yaslamış, minik tuğlalardan örülmüş sütunun yanında,
arkasındaki dövme çelik kapılar hala açık ve kılıçtan uçları Mayıs havasında siyah siyah parıldarken görüyorum
Mezun olmak üzereler.
Evlenmek üzereler.
İkisi de çocuk. ikisi de aptal.
Tek bildikleri şey masum oldukları,
asla kimseyi incitemeyecekleri.
Onlara doğru gidip,
şöyle demek istiyorum…
“Durun, bunu yapmayın.”
“O yanlış kadın,
o da yanlış adam.”
“Asla yapabileceğinizi tahmin bile edemeyeceğiniz şeyler yapacaksınız.”
“Çocuklara kötülüklerde bulunacaksınız.”
“Hiç bilmediğiniz şekillerde acı çekeceksiniz.”
“Öleceksiniz.”
Mayıs güneşi altında yanlarına gidip…
Bunları söylemek istiyorum.
Fakat bunu yapmıyorum.
Yaşamak istiyorum.
Onları dişi ve erkek kağıt bebekler misali havaya kaldırıp,
ikisi de birer çakmak taşıymış gibi…
sanki onlardan kıvılcım çıkartmak istercesine…
…kalçalarından birbirlerine vuruyorum.
Ve diyorum ki, “Ne yapacaksanız yapın ve ben de bunları anlatırım.”

 

 

 

 

 

ps. Photo by Marcus Mam, Vogue, September 2012