Bu huzursuzluk bir işe yarayacak mıydı?

Hatırlayamayacağı kadar uzun süredir her ufak detay gözüne çarpıyormuş gibi geliyordu. Ve böyle oluşu onu hep rahatsız ediyordu. Berikinin sinirlendiğinde yaptığı kısa göz seğirmeleri, ötekinin yaptığı sessizlik terapisi, susmacalar, göz devirmeceler, burundan alınıp verilen garip nefesler, uzun aralıklarla “ah” diye inlemeler, takıntılı bir şekilde dizini sallamaca, elini sallamaca, parmağını masaya vurmaca, konuyu dağıtmaya çalışmaca, cevaplardan kaçmaca, ortamdan kaçmaca, meşguliyetleri artırmaca, başka biri gibi davranmaca, bir şeyler bir şeyler..

Hep huzursuz ediyordu.

Ne zaman olduğunu anlamadığı bir şekilde melankolinin ince, kırçıllı siciminden yapılma gözleri, kulakları ve elleri vardı, olayları başka türlü algılayamıyordu.

“Oğlum bir rahat bıraksana insanları” diyordu kendine. “Mutlular işte. Ya da değiller, sana ne.”

Ama yapamıyordu.

Tuhaf bir kibri de vardı hani bazı zamanlar. Çok biliyordu ya ondan; üzülüyordu insanlara. Her minik ayrıntı onların mutsuz olduğuna işaret ediyordu. Başka türlüsü düşünülemezdi. O haklıydı.

 

Ta ki haklı olmayana kadar.

 

PHOTO BY Liammm